Pazar, Şubat 26, 2006

NIKE AIR ZOOM BOB


He Tinkered in architecture whilst Tobie dealt in sports, the Hatfield brothers Tinker and Tobie are Nike's greatest collaborative effort since signing Tiger Woods. Tinker Hatfield is a VP at Nike, whilst Tobi , who joined his brother at the sports giant in 1990 is a senior engineer.

Together the brothers have created some of Nike's more memorable releases. From Air Jordan's, through to award winning spikes on the sole of track shoes, the Hatfields have had a hand in more than 20 Olympic gold medals, through their ingenuous shoe design. This is a creative team who came from very different paths to meet at a career challenging cross road which has proven to be their Golden Mile .

The Hatfield's brothers work is currently being highlighted by Olympian Vonetta Flowers, who's Air Zoom Bob shoes have been featuring on recent Torino coverage. The shoe reflects the brothers progressive designs. Sleek and seamless.

DIESEL SS06

name is GOLGE (shadow)

Cuma, Şubat 24, 2006

ISTANBUL BOSPHORUS BRIDGE - 1970

FAILURE TO LAUNCH






V FOR VENDETTA

CASINO ROYALE - 007 JAMES BOND


Perşembe, Şubat 23, 2006

ISTANBUL

İstanbul size ne kadar uzak, ne kadar yakın?
Şimdi bir oyun oynayalım hayalimizden: Galata Kulesi’yle Beyazıt Kulesi’nin yerlerini değiştirelim. Galata Kulesi, tarihi yarımadanın içinden sırıtırken, Beyazıt Kulesi de Galata’nın dokusuyla ters düşer. Senekerim Balyan Usta’nın sırrı neydi öyleyse? Ne yaptı da mimar, sur içinin görünümüyle uyum içinde olan bir kuleyi istenilen yere kondurmayı başardı?

İstanbul’a eşsiz güzellikte eserler kazandıran balyan ailesinin bir ferdi olan mimar, aylarca düşündü; neredeyse kurdeşen döküyordu! Abarttım sanmayın, kolay mı öyle İstanbul’a kule yapmak? Gökdelen mi dikiyoruz ki, kentin görüntüsüne uygun olduğunu düşünmeden koyver gitsin!?.

Senekerim Balyan Usta sonunda buldu yapacağı kulenin neye benzeyeceğini! Dış hatlarında Osmanlı’nın çizgilerini taşıyan büyük bir savaş topu yaparak Beyazıt’a kule diye diklemesine!.. Evet, Beyazıt Kulesi’nin mimarisi, ağzı gökyüzüne gelecek şekilde oturtulmuş bir savaş topundan başka bir şey değildir!... Bir silahın bu şekilde duruşu Barış anlamına gelmektedir. Öyleyse şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; dünyanın en büyük anıtı İstanbul’dadır!

Beyazıt Kulesi’nin bu sırrını bilmiyorduysanız, İstanbul’a uzaktınız. Oysa şimdi biraz daha yakınlaştınız…. 1856 yılında bir gemi yanaşır Tophane kıyılarına. Haydi, oldu olacak gününü de yazalım: 12 Aralık!... Gemiden inen bir yolcu İstanbul’u gezerken, Rumelihisarı’na özellikle dikkat eder. O yolcu ki, kentle ilgili anılarında, nice antlaşma imzalayan kral gördüğünü, tuval imzalayan nice ressam tanıdığını ama, imzasını bir kente taşlardan atana da ilk kez rastladığı söyleyecektir. Gezginin bilip, bizim bilmediğimiz şudur: Rumelihisarı’nın şekli Fatih Sultan Mehmet’in imzasından başka bir şey değildir. Yapımında bizzat çalışan II. Mehmet, görünüşünü imzasına benzetmiştir: tabii ki topografyanın el verdiği ölçüde. Bu şu anlama da gelmektedir: Fatih, 1453’te İstanbul’u alamamış olsaydı bile kıyısına imzasını atıp gitmiş olacaktı! Rumelihisarı’na hiç bu gözle bakmadınız mı? Öyleyse İstanbul’a uzaksınız. O yolcu sizden daha yakındır bu kente. Kim midir o yolcu? Herman Melville!... Hani, şu beyaz balinanın (Moby Dick) öyküsünü yazan ünlü yazar! Ahmet Mithat Efendi, yaklaşık yüz yıl öncesinde yazdığı bir yazısında, Sarayburnu’ndaki surlara asılı büyük, çok büyük bir balina iskeletinin parçalarından söz eder. Avlanmak üzere Marmara’ya açılacak olan balıkçılar bu kemiklerin önünde dururlar, Rumlar istavroz çıkarır, Müslüman balıkçılar ise el açıp dua ederlermiş, avımız bereketli geçsin diye. Bizans’tan kalan bu inancın yüzyıllarca tanığı olan kemikler, bir dönem Marmara Denizi’nde yaşayan, sonradan nesli tükenen bir balina türüne aittir. Ahmet Mithat Efendi yazısında, kemikleri koruyacak bir doğa müzesi olmadığından dolayı dertlidir. Beklide son Marmara balinasına ait olan kemikler günümüzde kayıptır… Ve daha acısı, bizde hala gerçek anlamıyla bir doğa müzesi yoktur!... Herman Melville, İstanbul’a geldiğinde, Marmara balinasını Bizanslı tarihçilerden kadar bilgi sahibiydi. Marmara ve balina!... Yoksa siz ilk kez mi bu ikisini yan yana getiriyorsunuz hayatınızda?... Öyleyse biraz daha yakınlaştınız , kıta sahanlığı sorunu olmayan, tüm kıyıları bizim olan bu güzel denizimize!...

Yılda bir kez bir araya gelmelerine izin vardı. O gün dışında, böylesine kalabalık bir şekilde toplanmaları mümkün değildi. Sarayın izniyle hepsinin katıldığı bir tören, mayıs ayının son cuması yapılırdı. Günün her dakikasını doyasıya yaşamak için, güneş daha doğmadan toplanırlardı, bir tepenin eteklerinde. Patikalardan yukarıya doğru çıkarlarken, güneş de yükselirdi, onlarla birlikte. Hepsinin ortak özelliği kara tenli oluşlarıydı!...

Evet, onlar İstanbul’da yaşayan Afrikalı kölelerdi. Yılda bir kez toplanmalarına izin vardı. Yamacından yukarı yüzlerce çift kara ayağın büyük bir coşkuyla tırmandığı tepe de, Çamlıca Tepesi’ydi. Zirvede buluştuklarında hepsinin de mutluluktan yüzleri gülmekteydi. Mutluydular, çünkü o gün neşe içinde kendi dillerinde şarkılar söyleyecek hep beraber dans edeceklerdi. Ne dersiniz; siz bu yazıyı okurken Çamlıca Tepesi’nden bakanlar mı daha yakındırlar İstanbul’a yoksa siz mi?

18 Mart 1915’te işgal donanması Çanakkale’yi geçemez ama, Avustralyalı Henry Stocker kaptanlığındaki “AE 2” kodlu denizaltı Boğaz’ı aşarak Marmara’ya çıkmayı başarır. Onun açtığı yoldan 9 İngiliz ve 1 Fransız denizaltısı daha Çanakkale’yi geçerler. İngiliz denizaltıları gemilerimizi batırmakla kalmaz, bir tanesi İstanbul’a saldırarak Tophane’yi torpiller. Bu gelişme üzerine müttefiğimiz olan Almanlar “U 21” denizaltısını İstanbul’a gönderirler. Alman denizaltısının kaptanını ziyaret eden arkeolog E. Unger, bir kayığı olup olmadığını sorar vatandaşına. Kaptanın “Ne yapacaksın kayığı? Hem etraf kayık dolu!” demesi üzerine, Alman arkeolog, araştırma yapacağı yerin cinli olduğunu düşünen Türklerin kayıklarını vermeye yanaşmadığını anlatır. Bunun üzerine kaptan, kayığı olmadığını ama isterse denizaltıda bir şişme bot bulunduğunu söyler. Bu habere çok sevinen Unger, botu kaptığı gibi, çalışma yapacağı mekana doğru yola koyulur. İçi bir arkeologun nefesiyle dolu olan o bot sayesinde Yerebatan Sarnıcı’nın ilk planı çıkarılır!...

Tavandan Yerebatan Sarnıcı’ndaki o eski Bizans suyuna düşen damlacıklarının dalgaları yüreğinize şu an çok mu uzak? Ne kadar yakınınsınız İstanbul’a? Sahi, hiç konuşur, sohbet eder misiniz onunla? İstanbul’un arkadaşı olmayı bir kez olsun denemediniz mi? Hep uzağında mısınız dünyanın bu en güzel kentinin? Uzağında durmayın, yakınlaşın İstanbul’a. Konuşun onunla; eğer, gönlünüzde göğsüne saplanan beton hançerlerin öfkesini, derisini kanatan asfalt yolların acısını duyuyorsanız, o da konuşacaktır sizinle. Hele bir de, kollarıyla ayaklarını geren asma köprülere bir yenisinin eklenmesi için kararlı olduğunuzu anlarsa, sizin gerçek bir yurtsever, tarihine, kültürüne bağlı bir aydın olduğunuza kanaat getirecek ve bir dosta söylenecek sırlarını tek tek anlatacaktır. Siz de artık İstanbul’la yakınlaştınız demektir. O zaman da bana, “tüm bunları nasıl biliyorsun, neden İstanbul’un en ilginç, en güzel öykülerini senden duyuyoruz?” diye sormayacaksınız!
.
gezgin ve yazar gözüyle istanbul...
İstanbul dünyaya hükmedecek, dünyayı idare edecek bir yerde kurulmuştur. Bu şehri görenler O’nun dünyanın en güzel yeri olduğu fikrinde birleşirler. Jean de Thevenot

İstanbul’u Roma’ya, Paris’e Venedik’e Milano’ya, Napoli’yeveya Lyon’a benzetmek yanlış olur. Saydığım şehirleri de gördüğüm için diyebilirim ki hepsi bir araya gelirlerse; ehemmiyet, güzellik, ticaret bakımından İstanbul’a erişemezler”...

İstanbul güzeldir, fakat onun garabeti, güzelliğinden fazladır. İnsan bu şehirde ne yapacağını şaşırır, arzular birbiri üstüne yığılır ve zaman kaybolur gider. İnsan hem bütün ömrünü bu şehirde geçirmek ister, hem de çantalarını kaptığı gibi hemen ertesi gün O’ndan uzaklaşmak ister”. Edmondo de Amicis

Tabiat olarak, dünyada tek olan, jeolojik bir biçimlenme. Yaradılış burada iki kıt’ayı bir tabloyu ortadan yırtar gibi yavaşça ayırmış, kıyılara özel bir görünüm vermiş. Bir dil, karşısındaki bir koyu tamamlıyor. Otuz kilometre boyunca kıyılar ve tepeler, bir dantel kumaş gibi girintiler, çıkıntılar, tatlı yükseklikler halinde uzanıp gidiyor. Eski bir batılı gezginin deyimiyle, “İstanbul’un konumundaki bu lüks başka hiç bir yerde yoktur” Tabiatın iki ana varlığı deniz ve orman, bu âlemde birbiriyle buluşur, kavuşur, insanı hayrete düşüren, aklını şaşırtan resimler serer önünüze. Çelik Gülersoy

Drowned Madonna


LENNY KRAVITZ - NEW ALBUM


Çarşamba, Şubat 22, 2006

DESIGN

MYSTICAL JEWELS

Peter Janík is 33 years old, and probably one of the most exhibited jewellers in Slovakia. His unusual collections, among which one can often find custom-made items, have already been on display in 27 countries. The jeweller finds his inspiration in early Christian, Jewish and Arabic cultures, as well as in Le Corbusier’s minimalist designs. He sets Australian opals or Tahitian pearls into platinum and titanium. ‘Lunar,’ a ring made by him, imitates the three different phases of the moon.


AUSTRALIAN DESIGN FOR KITCHENWARE

The Australian design agency modernwhite.com considers itself as the international mouthpiece for modern forms created by Australian up-and- coming designers. The nation has only a small number of inhabitants and thus a small local market at its disposal, but it remarkably harmonises Asian and European influences. The lack of an industrial base for mass production facilitates small numbers of production, which perhaps otherwise would never have been created.Robert Foster has created this creamer and sugar bowl as well a the tray with a bowl for the label F!NK. Foster, who has also worked for Alessi and Ingo Maurer, uses a highly unusual method of metal design: explosives. The explosion takes place within an aluminium tube that has been filled with water, thus evoking distortions which cannot be made by conventional techniques.This collection of various plates is made by Simon Lloyd. With his choice of materials he knows how to evoke surprise with results that seem to be unpredictable, captivating with their aesthetic brilliance. Lloyd tries to form objects that harmonise with their surroundings. That is why his materials are composed of natural substances.Elaine Miles researches the connections between art, language and perception with the help of her glass works. She was only recently trained as a glass-blower in Germany and America and connects her expertise to the intimacy of perceptible surfaces, thus enabling a whole new approach even to mere functional objects.

DUCKLING? NO THANKS!

The times to sit in the bathtub all alone with just a rubber ducky are definitely over: Ambrogio Rossari (born in 1943) has designed ‘Moody’, a glass bathtub where one side is an aquarium with living fish! If that feels a bit too intimate for you, you can opt for a washbasin with the same system, also designed – like many other bathroom objects – by the Italian.

MODERN SEATING PLASTIC FANTASTIC

There is no cooler place than the SOFTPILL for chilling-out. Floating just a few inches above the ground, one hovers in a colourful world of flowing forms and hard plastic.

Cuma, Şubat 17, 2006

GEORGE MICHAEL - a Different Story






A candid, self-deprecating and altogether winning career-to-date overview, GEORGE MICHAEL: A DIFFERENT STORY finds the witty and articulate pop star looking back with unblinking candor and wry humor on an eventful 20-year-plus run that embraces worldwide hit records, personal tragedy, public scandal and more than his fair share of fashion violations.
.
Every aspect of the singers turbulent live will be discussed and shown in George's documentary. From Wham! to his successful solo career, that took such a strange turn after his break up with Sony Records. Fro, the discovery of his own sexuality ("Oh my God, I'm a massive star and I think I may be a poof. What am I going to do? This will not end well.") to the the infamous 1998 Los Angeles bust for lewd behavior in a park toilet.
.
'George Michael: A Different Story' gives an open minded and open hearted look into the life of one of world's best singers of the last decades. And if that is not enough, the documentary contains the first interview since 20 years with both George and Andy Ridgeley, uring which they sort of clear up the question of whether they were ever romantically involved with each other, and appearances of, amongst others, Sting, Elton John and Mariah Carey.

link :
GEORGE MICHAEL

Salı, Şubat 14, 2006

Neil Young - Heart of Gold

NIP / TUCK

illustration - girl

Pazartesi, Şubat 13, 2006

Memoirs of a Geisha

This undated photo provided by Columbia Pictures shows actress Ziyi Zhang in a scene from "Memoirs of a Geisha." The film tied with "Crash," and "Good Night, and Good Luck," for six Oscar nominations each, second only to "Brokeback Mountain" which received eight, when the nominations for the 78th annual Academy Awards were announced Tuesday, Jan. 31, 2006, in Beverly Hills, Calif. However, "Memoirs of a Geisha" was shut out in all of the the top categories.

Sigourney Weaver


U.S. actress Sigourney Weaver during a news conference on her movie 'Snow Cake' at the Berlinale in Berlin on Thursday, Feb. 9, 2006. The competition movie 'Snow Cake', a British-Canadian co-production, is the opening film of the 56. International Film Festival Berlinale, held in Berlin from Feb. 9 until Feb.19

THE GOLDEN GIRLS

Cuma, Şubat 10, 2006

ULRIKA JARL - DESIGNER

Inspired by the pure white translucency of bone china, Jarl crafted her pendant from multiple casts of polyester resin. Fitting each cast with LED lights allowed her to creating a luminous globe of 140 cauliflower florets.

link : Ulrika Jarl

DUFFY LONDON - DESIGNER


Table-cum-light, an object that combines turned wooden legs with a thick, digitally printed Perspex table-top that is illuminated to produce a soft, subtle glow. Various prints are available, as well as special images on request.

link : Duffy London

CJ O'NEILL - DESIGNER

Hemispheric bone-china lamps with unique rose or leaf patterns no two alike. Pierced motifs are also available.

link : CJ

ERWIN OLAF - PHOTOGRAPHER





link : Erwin Olaf

Çarşamba, Şubat 08, 2006

Madonna - Gorillaz Perform Grammy Opener


Madonna channeled Studio 54 and the Gorillaz a high-tech animation studio in a clever opening medley at the Grammy Awards. Gorillaz, a studio concoction represented by cartoon videos, replicated the animation while "performing" their Grammy-nominated hit "Feel Good Inc." with the real-life De La Soul. Unlike the song itself, the effects were quite stunning, with the "singer" checking his cell phone during an instrumental break and stumbling as he attempted to sit on a stool. The hulking "drummer" spun a drumstick on one finger like a propeller and even appeared to drift off to sleep before being jolted awake by Madonna's emergence on the stage. With her flip hairdo, Madonna's "Hung Up" hearkened to the classic days of disco. She writhed onstage with her background dancers, male and female, as a gigantic mirror ball loomed in the background. It was a fun, frivolous choice. And a special shout-out to Madonna's personal trainer, who had the bare-legged Madge, age 47, sculpted and toned to perfection.

48th ANNUAL GRAMMY AWARDS WINNERS

ALBUM OF THE YEAR : U2 - How to Dismantle an Atomic Bomb

SONG OF THE YEAR : U2 - Sometimes You Can't Make It On Your Own

BEST ROCK ALBUM : U2 - How to Dismantle an Atomic Bomb

BEST ROCK PERFORMANCE BY A DUO OR GROUP WITH VOCAL : U2 - Sometimes You Can't Make It On Your Own

BEST ROCK ALBUM : U2 - City Of Blinding Lights




BEST FEMALE R&B VOCAL PERFORMANCE : Mariah Carey - We Belong Together

BEST R&B SONG : We Belong Together

BEST CONTEMPORARY R&B ALBUM : Mariah Carey - The Emancipation Of Mimi



RECORD OF THE YEAR : Green Day - Boulevard of Broken Dreams


BEST NEW ARTIST : John Legend

MADONNA - SORRY



video : SORRY